Kategoriler
Koşu Spor

Cappadocia Ultra Trail 2021 CST (38K) Yarış Raporu

2019 yılında koşmaya başladığımda (lisedeki kısa mesafe deneyimini saymıyorum) aklıma patika koşusu etkinliklerine katılmak, ardından da Kapadokya takılmıştı. 2019’da Adım Adım ile Ankara’da antrenmanlara başladığımın ikinci haftası, birkaç kişi yarışa katılmıştı. O sıralar düz yolda 16km en uzun koşumdu, ve Salomon Cappadocia Ultra-Trail® 38km parkuru (CST – Cappadocia Short Trail) bana çok uzak bir hedef gibi duruyordu.

2020’de pandemi nedeniyle bireysel sürdürdüğüm patika koşusu antrenmanlarıyla 38 kilometrelik Kapadokya parkurunu hedefime koymuştum. Sanırım iyi de hazırlanmıştım ancak yine pandemi nedeniyle 2020 için etkinlik iptal edildi. Ben de 2021 için gözümü 63K (CMT – Cappadoccia Medium Trail)’ya dikmiştim.

2021 Nisan’ında sol kalf kasımda (gastrocnemius) yaşadığım sakatlık nedeniyle 63K için hem iyileşecek hem de hazırlanacak vakit kalmamıştı (Ancak Temmuz ayında antrenmanlara dönebilecektim). Üstelik, iyileşme sürecinde beden ağırlığımda da belirgin bir artış olmuştu. Bu nedenlerle, birkaç deneyimli koşucu arkadaşıma da danışarak, hedefimi tekrar 38K parkuruna değiştirdim.

Detaylı, kapsamlı bir antrenman programı (uzun patika koşuları, yokuş tekrarı antrenmanları, bisiklet ile cross-training, pilates ve güçlenme antrenmanları) ile yarışa hazırlanmıştım ama hem sol kalf kasım hala biraz zayıftı, hem de genel dayanıklılığım istediğim düzeye gelememişti. Bu nedenle hedefimi, yarışı sakatlık olmadan, 7 saatlik sınır süre içinde bitirmeye değiştirdim. Ayrıca burada “İyilik Peşinde Koş”acaktım. Koşuyu KODA (Köy Okulları Değişim Ağı) Derneği‘nin ilk kez bir köy okuluna atanan öğretmenler için yapılan mentörlük projesi yararına yapıyordum.

Kit dağıtım ve fuar alanı çok iyi düzenlenmişti. Yarış da fuar alanının çok yakınından başlıyordu. Kit alımı sırasında bir fotoğraf alanı gördüm. Birkaç yıl önce fotoğrafçı Alexis Berg‘in yaptığı ultra öncesi-sonrası projesinin bir uygulaması varmış. Ultra mesafe koşmayacak olsam da, gelirin bir STK’ya bağışlanacağını öğrendiğimde hemen ödememi yapıp, fotoğrafımı çektirdim.

Bu yıl, ilk kez takım yarışları da yapılacaktı. 38K boyunca her CP arasında kalan toplam 3 kısım, farklı koşucular tarafından koşulabilecekti. Benzeri 63K için de vardı.

Başlangıç alanında, koşucuların son yıllardakı ITRA kayıtlarına göre bir gruplandırma yapılmış ve cepler oluşturulmuştu ve iyi düzenlenmişti.

16 Ekim 2021, sabah saat 10:00’da, Ürgüp’ten koşmaya başladık

İlk 1-2 km boyunca epeyce dik bir yokuş olduğunu bildiğimizden, Işıl, Yekta ve Mert ile anlaşıp yarışa çok yavaş koşarak başladık. Ayrıca 11.2nci kilometredeki ilk kontrol noktasına 352m yükseklik kazanarak gidecektik.

İlk 6-7 kilometrenin içinde çok dar kaya geçişleri var. Herkes buralardan çabuk geçemediği için, dar geçişlerde ciddi yığılmalar sık sık beklememize yol açtı. Hava sıcaklığı yer yer 31 santigrat dereceyi buluyordu.

Yaklaşık bir saat geçtikten arkadaşlarımdan izin alarak biraz hızlandım.

Bir yanda yeşil, bir yanda jeolojik doğa

Çok yokuş olmadan biraz fotoğraf çekeyim dedim..

Yokuşlar da söylendiği gibiymiş..

İlk kontrol noktasına (İbrahimpaşa – 11.2km) 1 saat 46 dakikada geldiğimde, kendimi iyi hissediyordum. 20ml keçiboynuzu özü tüketmiştim. Hemen sularımı doldurdum, 2 tuzlu kraker yedim. Daha arkadaki ceplerden yarışa başlayıp, belli ki hızlı gidip, çoktan kontrol noktasına gelmiş ve epey zorlanmış (kramp v.s.) bir iki arkadaşla karşılaştım. Ancak ciddi bir durum yoktu iyi ki..

3-4 dakikalık bir duraklamadan sonra, tek başıma koşmaya devam ettim.

Yokuşlar, bazı koşucuları iyice zorlamaya başlamıştı

Zirveyi (1460m) aştıktan sonra kontrolümü de yitirmeden yokuş aşağı rahat bir tempoyla koşmaya devam ettim. Ancak bir noktada artık yavaşlayıp fotoğraf çekmesem olmazdı.

Kıraç bir yapıdan geçerken, birdenbire kendimi çok tatlı bir yeşilliğin arasında buldum

Yer yer kısa mağara geçişleri var. Epey kısa boylu olan benim için bile fazla eğilmek gerekebiliyor.

Ufak bir tırmanış. Sonra da Göreme…

İkinci kontrol noktasına (Göreme – 23.8km) 3 saat 42 dakika ile vardığımda karnım rahatsız etmeye başlamıştı beni. Sularımı yine bitirmiş, ve 40ml daha keçiboynuzu özü tüketmiştim sanırım. Bir soda içip ihtiyaç gidermeye koştum. Sularımı tekrar doldurma, tuzlu kraker ve dinlenmeyle geçen 19 dakikalık sürede, karın ağrım geçmişti ve ayaklarım artık hafiften ağrımaya başlamıştı.

Dinlenme sırasında tekrar koşmaya hazırlanan, bu parkuru daha önce de koşmuş olan Hande ile karşılaştım. Bana “Asıl yarış şimdi başlıyor” dedi. İlerleyen saatlerde, ne demek istediğini daha iyi anlayacaktım.

Kontrol noktasında karşılaştığımız Gültekin ile birlikte koşmaya başladık. Bundan sonra genel ortam bozkır ve kayalık. Gölge hiç yok. Çoğunlukla volkanik lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların yağmur ve rüzgarla aşındırdığı, sert ve parlak kaya üzerinde koşuluyor.

Gölgede ölçülen sıcaklık 26-28 santigrat derece düzeyinde seyretse de, güneşin tepede (ve yerden de yansıyarak) parlamasıyla kısa bir süre içinde çok susamaya başladım. Yanımdaki 1 litre suyun varış noktasına kadar yetmeyeceği endişesi başladı. İşte o anda, kontrol noktasında dinlenirken su içmediğimi farkettim. Bunun ne kadar ciddi bir hata olduğunu daha sonra görecektim.

Güzel manzaralar, su bitmesi kaygımı biraz azatlmış olacak ki, fotoğraf çekmilşim 🙂

Bir noktada yavaşlayarak Gültekin’den geri kaldım. Kilometrelere yayılan hafif (!) bir tırmanışta daha başıma ne gelecek bilemiyordum. Bir noktada, başta birlikte koştuğumuz Mert beni sakin bir tempoda geçti. Çok rahat ve kontrollü gidiyordu. Sevindim 🙂

Yavaş yavaş sol kalf kasındaki zayıflık kendini hissettirmeye başlamıştı.

Arada böyle düzlük alanlar var

5 saat 15 dakika geçmişti ve hava ısınıyordu. Bundan yarım saat sonra, suyum tükenmiş, hava iyice ısınmış (gölgede 31 derece) ve tırmanış sürüyordu. Suda erittiğim elektrolit tozları bitmişti. Keçiboynuzu özü de su bittiği için kullanım dışı olmuştu. Bu bölgede kayaların üzerindeki patikalarda basamaklar oluşmuştu ancak aralıkları benim boyum için biraz uzundu. Bütün bunlar bir araya gelince, quadriceps kasları kramplarla tanıştı.

Biraz yürüyüp, biraz oturuyordum artık. Aklıma fotoğraf çekmek gelmiyordu.

33.5 km geçtiğinde bir tesis gördüm ancak ters taraftaydı. Sanırım orada su desteği sağlanmış organizasyon tarafından ancak öyleyse bile ben geldiğimde (6 saat 15 dakika) sular doğal olarak bitmişti. Yanımda getirdiğim tek jel paketini (su olmamasına rağmen) tükettim, biraz direnç kazandırır umuduyla.

Bundan sonrası hayal meyal. Saatimin yaptığı kayda bakılırsa, yokuş aşağı yerlerde koşabilmişim.

Son tırmanışta, saatim tahmini varış zamanımı 17:01 gösteriyor (cut-off 17:00), susuzluğa kas krampları karışıyor yürürken bile, ve 1.5 km kala, yarışı bitirmiş ve kimi bulursa toparlamak için ters yönde koşan sevgili Oktay görünüyor. Diyor ki

  • Oktay: “Abi! Cut-off’a kalacaksın! Koş!”
  • Ben: “Kramplar çok fena, koşamıyorum!”
  • Oktay: “Haydi nazlanma! Koşmazsan geçmez kramp!”.

Bedenim koşarmış gibi yapıyor. Herşey sanki ağır çekim. Ardından:

  • Oktay: “Şu yolu geç trafik açılmadan, sonrası yokuş aşağı, sakın durma”

ve arkadan gelen başkalarını toparlamaya koşuyor. Oktay’da da alışkanlık oldu. Yarışı erken bitirip, böyle mekik koşuları yapıyor sıklıkla 😀

Uyanıyorum!.. Ve diyorum ki “İnişler benim işim!”. Son yokuşu 4:30 dk/km tempo ile kramplar tamamen kaybolmuşçasına inerken yanlarından hızla geçtiğim diğer katılımcılara “Bana uymaya çalışmayın!” diye sesleniyorum, takılıp düşebilirler kaygısıyla. Toplam 6 saat 55 dakika 40 saniyede yarışı bitiriyorum.

Madalyamı aldığımı belli belirsiz anımsıyorum. “Suuu! Suuuu!” diye inlerken, birdenbire yanımda sevgili Buket belirdi. Beni kaldırıma oturtup elime 1.5 litrelik bir su şişesi verdi. Yanımda bekledi sağolsun. Gönüllülerin gönüllüsü Buket.

Nefesimi toparladıktan sonra yemek almaya giderken bir arkadaşımın ağlamaklı olduğu gördüm. Konuşacak hali olmadığı için uzun süre dizinden sakatlandığını anlayamadık. Ardından elastik bandajla sıkıca sardık.

Yemek almaya gittim ama ayakta durmak zor. Midem ne kabul edecek bilmiyorum. Mercimek çorbası ve biraz bulgur pilavı aldım. Arkadaşımızın yanında beklerken (hatırlayabildiğim kadarıyla Oktay, Sibel, Buket, Yurtsever vardı – gidip gelenler oldu galiba) çorbayı içtim ama bulguru yiyemedim.

Sonra birdenbire, “önce-sonra” fotoğraflarının çekildiği standı gördüm ve yarış sonrası fotoğrafımı çektirdim.

Bu kadar dağıldığımı sanmıyordum 😀

Bol su ve izotonik meşrubat tükettim. Çok fazla tuz kaybetmişim.

Yarıştan sonra otele doğru yürürken KODA Derneği’nin standına uğramayı atlamadım tabii. Açtığım kampanyada, tesadüf bu ya; 38km için 38 bağışçıya ulaşmış oldum.

Biraz da teknik konular. Kullandığım teçhizat:

  • Ayakkabı: HOKA ONE ONE Speedgoat 4
  • Çorap: Compressport Ultra Patika
  • Kalf koruyucu: Compressport Calf R2 V2 V.2
  • Şort: Salomon Exo Motion Twin Skin
  • Koşu Yeleği: Salomon S/Lab 5 litre
  • Tişört: Salomon S/LAB
  • Şapka: Salomon Xa Compact
  • Elektronik: Garmin Fenix 6x Pro, Garmin HRM Tri Nabız Bandı, Stryd ayak podu

Öğrendiklerim:

  • İstasyonlarda, çokça su içmeyi ihmal etme
  • İstasyonlarda yenecek ne var iyi bak. Patates varmış diyorlar, ben kaçırmışım (bol tuzla patates yesem muhtemelen bu kadar sorun yaşamayacaktım)
  • Tuz tableti/hapı çok kritik. Ben çok terleyip çok tuz kaybediyorum
  • Kalf kasının zorlanacağı yarışlarda, drop değeri düşük (Hoka One One gibi) bir ayakkabı yerine drop değeri yüksek (Salomon Ultra 3 gibi) bir ayakkabı kullanmak daha akıllıca
  • Bitiriş zamanı başta olmak üzere, saate de aşırı güvenmemek gerek

Kısaca bir de hoşuma giden şeyleri yazayım:

  • Üst düzey bir organizasyon
  • Kusursuz parkur işaretleme
  • Değişik aşamalarında bambaşka manzaralar sunan bir parkur
  • Varış noktasında kapsamlı yemek çeşitliliği

Olsa daha iyi olur:

  • Bence, erişimin kolay olması için, sağlık çadırı/hizmeti varış alanına en yakın olması gereken şey
  • 38K CST parkuruna daha fazla fotoğrafçı 🙂
Share
Kategoriler
Koşu Spor

Frig Ultra Maratonu 2021 Göynüş Kral Yolu Koşusu (22K) Deneyimlerim

7nci Frig Ultra Maratonu 18 Eylül 2021 tarihinde Limit Sensin tarafından gerçekleştirildi. Ben 22km uzunluğundaki Göynüş Kral Yolu Koşusu’na katıldım. Bu yarışın benim için amacı Cappadocia Short Trail (38km)’den önce, antrenman dışı bir patika koşusu deneyimi yaşamaktı.

Fuar, kayıt ve kit teslim NG Afyonkarahisar oteli’nin bahçesindeki ufak alana kurulmuştu.

Çıkış ve varış (Start/Finish) alanı ise Frig Vadisi’nde Ayazini Köyü’ndeydi. Bu alanda özel işletmeler hariç tuvalet olanağı yoktu.

Instagram üzerinden yapılan teknik toplantıda, web sitesindeki GPX/KML rotada bazı değişiklikler yapıldığı anlatıldı ve saate yüklenen parkurlar yerine işaretlemelere dikkat edilmesi salık verilmişti.

Saat 08:00’da koşuya başladık.

1.60 ve 3.20 km arası dik sayılabilecek bir tırmanıştan sonra genellikle yumuşak tırmanışların olan bir parkur koştuk. Saatimin ölçtüğü yükseklik kazanımı 374 metre oldu.

3.2 km bittiğinde geldiğimiz tepe noktasında bir gitar ve saksofon ikilisinin müzik çalışı beni gerçekten hazırlıksız yakaladı 🙂

3.67km ‘de ilk CP’ye geldim

Avdalaz Kalesi. Su, soda, meyve barı, meyve ile iyi bir düzen vardı (tabii soda sıcaktı – o havada ve tesis olmayan yerde çok şey beklememek gerek)

İçtiğim soda, karnımdaki yoğunluğu farketmeme yol açtı.

Farkettim ki, patikada koşarken yavaş ve dikkatli yol almayı seviyorum.
Sonraki iki CP (7.81km – Göynüş Vadisi ve 12.2km – Aslan Taş) boyunca çoğunluklar toprak patikalardan emin adımlarla ilerledim.

Sıcaklık da adım adım yükseliyordu:

Bu noktaya kadar, iki kere (birincisi saatimdeki haritaya baktığım için, ikincisi başka bir koşucuyla sohbete daldığımız için) yalnızca 100m sapma ile parkur dışına çıkıp geri dönmem gerekti. O noktadan sonra işaretlere dikkat etmeyi öğrenmişim ki herhangi bir hata olmadan, ancak parkur dışına çıkan koşucuları düdük ile uyarıp geri dönmelerine uğraşarak ilerledim.

13nci kilometre bittiğinde karnımdaki yoğunluk ağrıya dönüştü ve 14ncü kilometrede iyice zorlamaya başladı ve adımlarım yavaşladı:

16ncı kilometrede bir karayolu geçişi var. Önümdeki koşucu kısa bir tırmanışla yol üzerinden geçerken, ben işaretleri izleyip yol altından geçen karanlık menfeze girdim. Menfez boyunca yapışkan olmayan ama derin ve vıcık vıcık bir çamurdan geçtim. Burada ayakkabıların desteğini gördüm.

18nci kilometrede, son CP (Çeşme). Evet, bir çeşme var, burada su, yiyecek ve gazlı içecek olacağı yazıyordu ancak, ortaya bırakılmış pet şişede sular dışında hiçbir şey ve kişi yoktu. (54km koşucularının son ikmal istasyonu da burasıydı ancak yarışçıların ciddi bir çoğunluğuna su kalmamıştı).

Sularımı doldurup devam ettim.

Koşunun sonuna doğru 20nci kilometreden sonra akarsu yatağından iniş var. Bu iniş, özellikle yorulmuş ya da az deneyimli koşucuları zorlayabiliyor ancak benim için keyifliydi (karın ağrısı hariç)

Son 500m’ye geldiğimde karın ağrısı birdenbire tamamen geçti ve benim en sevdiğim yokuş aşağı bir profil başladı.

Son anlarını 4:25 dk/km pace ile koştuğum yarışı 3:15:39 süresinde bitirdim.

Parkuru çok daha kısa bir sürede bitirmeyi diliyordum ancak bu koşuda pek çok önemli şey keşfettim, ve Cappadocia Short Trail (38km) yarışı için önemli notlar aldım:

  • Yorgunsan, kendini anlık bile olsa zorlama
  • Koşu öncesi tuvalet gereksinimini giderdiğinden emin ol
  • Saate yüklenmiş parkur yerine, işaretlemelere öncelik ver
  • İkmal istasyonlarında olacak sıvı ve besin olanaklarına bel bağlama

Teçhizat:

  • Ayakkabı: Salomon S/Lab Ultra 3
  • Çorap: Compressport Ultra Patika
  • Tozluk: Salomon Trail Gaiters High Tozluk
  • Kalf koruyucu: Compressport Calf R2 V2 V.2
  • Şort: Salomon Exo Motion Twin Skin
  • Koşu Yeleği: Salomon S/Lab 5L
  • Tişört: Salomon Agile
  • Şapka: Salomon Xa Compact
  • Saat: Garmin Fenix 6x Pro

Kısaca bir de hoşuma giden şeyleri yazayım:

  • Parkur çok keyifli
  • Varış noktasında ikram edilen mercimek çorbası inanılmaz lezzetli
  • Sık yerleştirilmiş ikmal istasyonları

Olsa daha iyi olur:

  • Çıkış ve varış alanında erişilebilir tuvalet
  • Web sitesindeki, CP, parkur bilgileri ve dosyalarının güncellenmesi
  • Varış noktasında ve zamanında soda, su ve daha fazla gölgelik alan

Share
Kategoriler
Koşu Spor

Run Fire Salt Lake Ultra Trail 2021 – 20K Deneyimlerim

21 Ağustos 2021 tarihinde, UzunEtap tarafından düzenlenen Run Fire Salt Lake Ultra Trail etkinliğinde, 20km parkurunu tüm engellere rağmen koştum.

Bu benim “sanal olmayan” ilk trail yarışım oldu. Etkinlik Run Fire Salt Lake Ultra Trail olarak geçiyor ancak pek çok kişi bunu yol yarışı gibi düşünüyor. Doğruya, doğru; yarış “patika” (trail) üzerinde koşulmuyor, ancak, suyumuzu yanımızda (CP hariç) taşıma zorunluluğu (20K parkurunda sadece 10K kontrol noktasında su ikmali şansımız vardı) ve değişken zemin şartları, bu etkinliği yol yarışlarından farklı kılıyor.

Etkinlik alanı iyi düzenlenmişti. Çadır alanı hem otoparkın hem de etkinlik alanının hemen yanındaydı.

Yarış öncesi benim gibi çadırda konaklayanlar, çok kuvvetli rüzgar nedeniyle uykularını almakta zorlandı (Garmin’e göre normalde en az 1 saati derin uyku fazında geçirirken, yarış öncesi yalnızca 12dk derin uyumuşum). Bu nedenle Ankara’dan sabah erken gelip koşanlar daha iyi bir deneyim yaşadılar bence. Yine de çadırda konaklayıp, uykusunu alamayıp iyi performans gösterenler de oldu (bahane aramayalım yani) 🙂

Kamp ve etkinlik alanının zemini kum gibi olduğundan ve devam eden rüzgar nedeniyle, sıklıkla “çadırları yere iyi sabitleme” hatırlatmaları yapıldı. Kum ve rüzgarın başka bir etkisi de, katılımcıların çadırlarının içinin de kum dolmasıydı.

Etkinlik alanında sürekli çalınan müzik, doğal olarak katılımcıları daha enerjik kılmayı amaçlıyor. Bunun yanında, müziğin hiç durmadan sürmesi beni yordu etkinlik alanında.

Yalnızca 6 gün önce geçirdiğim az hasarlı bisiklet kazası ve sol kaşımın altındaki dikiş gibi etmenler nedeniyle, önce yarışta koşamayacağımı düşünmüştüm. Hafta içinde iyileşme sürdükçe, “10K kategorisine geçerim” düşüncesi, 20 Ağustos 2021 öğlen saatlerinde çadır kurduktan sonra, “20K’ya başlarım, eğer bir sıkıntı olursa, nasılsa parkur belli, geri dönerim – nasılsa derdim finisher madalyası değil” düşüncesine dönüştü. Yarışta da 5km’ye çok rahat gelince, keyifle bitirebileceğimi anladım.

Bu yarışın en önemli zorluğu deneyimin parlak güneş ışığı ile her yönden sarılmış olması. Ben de bu yarışa “sıcakta koşmak çok zor” kaygısını yenmek için katılmak istiyordum 2 yıldır. Sıcak altında koşmanın, nabzın daha çok yükselmesi gibi bir sonucu oluyor (merkezi sinir sistemi, beden sıcaklığını düşük tutabilmek için kan dolaşımını hızlandırıyor).

Yarış için hedefim “en az” ikibuçuk saatte bitirmekti. Evet! “en az”.. 7:30 dk/km pace’e denk geliyor. Ancak kaşımdaki dikiş ve son zamanlardaki yorgunluğum nedeniyle, bilinçli olarak yavaş koşmayı, gerekirse yürümeyi, ve sıcak altında daha çok süre geçirerek, sıcağa dayanıklılığı öğrenmeyi amaçlamıştım.

Saat tam 9:00’da yarışa 30C (gölgede ölçüm) sıcaklıkta ve güçlü bir rüzgarla başladık. Yanımda sevgili dostum Mert vardı ve birlikte koşmayı konuştuk.

Daha birinci kilometre bitmeden, zeminin çamur olduğu bir noktadan geçerken yavaşladık. Devamında, kısa kısa, toprak, esneyen tuz, sert tuz ve tamamen ıslak (ancak derin olmayan) noktalardan geçtik. 4ncü kilometrede tamamen sert tuz yüzeyde koşmaya başladık.

Sert tuz olan bölümlerde dahi, çizilmiş parkurdan 2m sağda ya da solda ufak göçükler gördük (hatta parkur işaretinden 5m uzakta koşan bir katılımcının bu nedenle düştüğüne de tanıklık ettik)

1.6 km’ye geldiğimizde güçlü bir esinti bize eşlık ediyordu ve ölçülen sıcaklık 26C düzeyindeydi.

6ncı kilometredeyken, 15-16 saat önce yarışa başlamış 100 mil koşucularından biri karşıdan bizden daha dinç bir şekilde gelince, oradaki birinci görevimizin, onlara tezahüratlarımız ile destek olmak olduğunu farkettik 🙂 Koşumuzu bitirene kadar da bu görevi severek sürdürdük.

İlk CP (10km) ‘ye 1 saat 17 dakikada ulaştığımda 750ml su/sıvı-elektrolit ve 1 tane jel tüketmiştim. Sıcaklık 30C’ye kadar çıkmıştı tekrar.

CP’de önce su ikmali yaptım, 1 bardak kola içtim (soda olsaydı, onu yeğlerdim), ve iki ufak tuzlu kurabiyeyi yeleğime sıkıştırdım (sonra da yemeyi unuttum). Sindirim sistemime pek güvenemedim. Yararlanmasam da CP’deki gıda seçkisinin geniş, ve farklı tercihlere yanıt veren bir şekilde hazırlanması gerçekten hoş olmuştu.

13ncü kilometreye geldiğimizde, birdenbire rüzgar hafifledi. Gölgede ölçülen sıcaklık 32C’ye çıkmıştı. Yürümeye karar verdik biraz.

14ncü km’de biraz hızlanmayı denedik ancak 15.3ncü kilometrede sindirim sistemim beni zorlamaya başladı. Ayrıca nabzım da Zone 5’e uğramaya başlamıştı. Bilinçli olarak yürü-koş’a karar verdik sonrası için. O sırada da bir jel daha aldım.

Yarış bitene kadar 35C sıcaklığı gördük. Varışta 29-30C düzeyine ancak inmişti. (Bunların hepsi gölgede ölçüme göre – gerçek sıcaklığı tahmin etmek bile istemiyorum)

Parkur git-gel mantığında düzenlendiği için, baştaki değişken zemin özelliklerini varışta da deneyimledik.

Yarışın ikinci yarısında 1 litre suyun hepsini azar azar içtiğimde toplam 1750ml içmiştim ama daha çoook su içmeye gereksinimim vardı.

Toplam 2 saat 50 dakika sonunda, varışta, sevgili dostlarım Işıl, Erkan, Engin, Onur’un karşılamasını, tüm 20 km boyunca, kendisi yavaşlamadan gidebilecekken beni hiç yalnız bırakmayan, centilmenlik abidesi, sevgili Mert’in tüm ısrarlarıma rağmen, yavaşlayarak yarışı iki adım arkamda bitirmesini unutabileceğimi sanmıyorum.

Sonuçta, bu etkinlik benim için “yarış” değil, sınırlarımı genişletme amaçlı bir “antrenman”dı. Bu bağlamda amacıma ulaştığımı düşünüyorum.

Bir de isimsiz bir kahraman mataramı doldurmaya götürmüşken, ensemden bir tutam soğuk suyu beni toparlamak amacıyla döken sevgili Oktay sağolsun. Ben de bunu başkaları için yapmalıyım. Birdenbire dünyam değişti 🙂

  • Teçhizat:
    • Ayakkabı: Çevremden gelen öneriler ışığında yarışı nispeten eski olan bir yol ayakkabısı (Nike Pegasus 34) ile koştum (tuz nedeniyle ayakkabının zarar görmesi olasılığı yüzünden). Genellikle bir sorun yaşamadım, ancak başlangıç ve bitişteki yumuşak ve ıslak alanlar nedeniyle bir patika ayakkabısı, sert tuz alanlarda da (yüksek ağırlığım nedeniyle) daha esnek yastıklamalı bir ayakkabı ile (dolayısıyla yastıklaması konforlu bir patika ayakkabısı ile) koşmak daha iyi olabilirmiş. Nasılsa yarıştan hemen sonra ayakkabıların üzerinde biriken tuzu, üzerine su tutarak temizleyebildim.
    • Çorap: Nike Spark Lightweight – ayaklarımda hiç sorun yaşamadım
    • Kalf koruyucu: Sıcak havada bunaltabileceği kaygısının aksine, yere yakın damarlarda göllenmeye engel olmak için kompresyon özellikli kalf koruyucuları (Compressport Calf R2 V2) kullandım. Bence çok önemli.
    • Yelek: Salomon S/Lab 5 litre ile çok rahat ettim. Kapasitesi ve ergonomisinden çok memnunum
    • Şapka: Compressport güneş koruyuculu yarış kepi – son kilometrelerde ense koruyucu kısmını çıkardım, ama çıkarmasam da olurmuş.

Özetle, aradığım deneyimi buldum 🙂

  • Kısaca bir de hoşuma giden şeyleri yazayım:
    • Etkinliğin, önceden belirtilen zaman planına tam uyarak yürümesi
    • Yarış brifinglerinin, öz, net ve etkili olması
    • Yarış sonrası etkinlik alanında sürekli su ikramı
  • Biraz da “olsa daha iyi olur”lar:
    • CP’de ve etkinlik alanında (gerekirse satılık olarak) maden suyu sodası
    • Etkinlik alanında glutensiz ve vegan beslenme seçenekleri (bunun sağlanması zor olmakla birlikte günümüzde anlamlı bir gereksinim bence)

Share
Kategoriler
Koşu Spor Triatlon

Ferdi Sporcu Lisansı Nasıl Alınır?

Uzun koşu yapmaya başladığım ve ardından Adım Adım ile tanıştığım süreçte aklıma düşen bir konuydu bu. Pandemi süresinde katılmak istediğim koşu yarışları iptal olunca, sağlık raporu yerine de kabul edilen ferdi sporcu lisansına başvurmayı ertelemiştim. Sonunda geçen hafta bu konuya odaklanarak lisansımı edindim..

Yaptığım spor çoğunlukla uzun mesafe koşu olmasına rağmen, cross-training amaçlı yaptığım ve deneyimim olan bisiklet ve yüzme antrenmanlarını da düşünerek, ileride triatlon da yapmayı düşünüyordum. Bu nedenle triatlon lisansına başvurmaya karar verdim.

Yazının sonunda uzun uzun anlatılan kısım 2021 yılında lisansın nasıl alındığını anlatıyor. Ancak artık (10 Temmuz 2023 güncelleme) işlemler çok daha kolay.

Kolay E-Lisans Başvurusu
  1. Spor Bilgi Sistemi’ne https://spor.gsb.gov.tr/edevletbasvuru/ adresinden giriş yapıyoruz
  2. Sol altta “Sağlık İşlemleri -> Sağlık Raporu için Sevk”‘e tıklıyoruz
  3. “Sevk Talebi Oluştur” butonuna tıklıyoruz
  4. Aile hekimi onayını (ki bunun için kan testi isteyebilir, kardiyolog ya da spor hekimine yönlendirebilir) hem sistemde veriyor, hem de basılı bir rapor da verebiliyor.
  5. Spor Bilgi Sistemi’nde profil bilgileriniz ve fotoğrafınız tamamlanmış olmalı.
  6. Sağlık işlemlerinde “Sağlık Beyanı” bölümünde “Spor yapmaya uygunum” işaretlenmiş olmalı.
  7. Lisansına başvuracağınız spor dalı ayrıca başka beyanlar gerektirebilir (örneğin: Triatlon için Yüzme Beyanı (Sporcu başlığı altında)
  8. Tekrar Spor Bilgi Sistemi’ne giriş yapıp “Başvurular -> E-Lisans”a tıklıyoruz (Ferdi Lisans seçtiğinizden emin olun)
  9. 5 adımda başburu ilgili federasyonun onayına düşüyor (1-2 işgününde onaylanıyor)
  10. Lisans başvurusunu “e-Lisans” sayfasından takip edebilirsiniz
  11. Onaydan sonra, “Sporcu -> Lisanslarım” adımından “Lisans Kartı Görüntüle” butonunu tıklayarak lisansımızı bastırmak üzere indirebiliyoruz.

Bu yeni sistemi deneyimleyip detayları paylaşan sevgili Nebil Müren ve Yekta Kara’ya da çok teşekkürler.

Eger sistemde sorun olursa ve e-Lisans alamıyorsanız aşağıdaki adımları gözden geçiriniz.

Eski Notlar

Ankara’da yaşadığım için aşağıdakı adımlar Ankara Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü özelindedir.

Internet’ten yapacağınız işlemlerin hepsini bilgisayar üzerinden (yani telefon/tablet yerine) yapmanızı öneririm. Web sayfaları sağlıklı çalışmayabiliyor.

Anlaşılan raporu ille de Aile Sağlık Merkezi’nden almak zorunlu değilmiş. Özel doktor ya da hastaneden (kardiyoloji ya da spor hekimliği) alınacak aşağıda anlattığım durum gösterir rapor (Sağlık Raporu için sevk, Kişisel Sağlık Bilgi Formu, ASM ziyareti işlemleri olmadan) ile doğrudan diğer belirtilen form ve belgelerle lisans başvurusu yapılabiliyor.

İlk aşamada, Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan “Sağlık Raporu için Sevk” işlemi yapmam gerekti. Şu adımları izledim:

  1. https://spor.gsb.gov.tr/ sayfasına gidip,
  2. Solda “Hizmetlerimiz EDevlet Girişi”ne tıkladım (bu aşamada e-Devlet sistemine giriş yapmanız gerekecektir)
  3. “SAĞLIK İŞLEMLERİ”ne tıkladım
  4. “SAĞLIK RAPORU İÇİN SEVK”e tıkladım
  5. İstenen bilgileri doldurduktan sonra “Sevk Talebi Oluştur” butonuna tıkladım

Talep oluştuktan sonra Aile hekiminden (Aile Sağlık Merkezi’nden – ASM) sağlık raporu çıkarttırmak gerekiyor. Ancak bu ilk olarak doğrudan ASM’ne giderek yapılacak bir işlem değilmiş.

Eğer ASM’nde görüştüğünüz/görüşeceğiniz doktor/hekim spor ya da kardiyoloji açısından yetkin/yetkili değilse (olmak zorunda da değil tabii ki) sizden bir “uzman spor hekimi” ya da “kardiyoloji uzmanı”ndan “DURUM BİLDİRİR RAPOR” isteyecektir. Raporu verecek doktorun devlete bağlı ya da özel çalışıyor olması farketmez. Benim durumumda da bu rapor gerekli oldu.

İki yıldır düzenli kontrollerimi yapan kardiyoloji doktoruma gittim ve konuyu ilettim. 3 ay önce elektrokardiyografi (EKG), Eforlu EKG ve ekokardiyografi (EKO) testleri ve muayeneden geçmiş olmamın üzerine, doktorum tekrar muayene edip, EKO ve EKG testleri yaptı. Sonucunda da durum bildirir raporu aldım. Ben triatlon lisansına başvuracağım için raporda aşağıdaki metin kullanıldı

Hastanın koşu, yüzme ve bisiklet gibi spor aktiviteleri yapmasında sakınca yoktur

Bu raporu yazılı/basılı olarak aldıktan sonra, hala ASM’ne gitmek için erkenmiş. Önce e-Devlet’ten “Kişisel Sağlık Bilgi Formu”nu doldurmam gerekti. Bu işlemi telefonla yaparken çok sorun yaşadım. O nedenle bilgisayar kullanarak yaptım:

  1. e-Devlet sitesine https://www.turkiye.gov.tr/ adresinden gidip:
  2. Kurumlar’a tıkladım
  3. Sağlık Bakanlığı’nı seçtim
  4. Kişisel Sağlık Bilgi Formu’na ilerledim.
  5. Halıhazırda e-Devlet sistemine giriş yapmadıysanız, bu noktada kimlik doğrulaması istenecektir.
  6. “Yeni Başvuru” butonuna tıkladım.

Bu formda sayfalar dolusu soru var; ameliyatlarınızdan, düzenli kullandığınız ilaçlara, kronik hastalıklara, gözlüğünüze kadar yanıt vereceğiniz sorular var. Doldurmak zaman aldı.

Formları doldurarak beyanınızı tamamladıktan sonra, artık sıra ASM’ne giderek oradaki doktorunuzun sistemde sporcu lisansı için gereken raporu oluşturmasına geldi. Benim yanımda (eğer doktor talep ettiyse) spor hekimi ya da kardiyoloji durum bildirir raporumun olması yeterli oldu.

ASM’ndeki doktorun sistemde lisans için gerekli sağlık raporunu oluşturmasından sonra artık yaşadığınız ilin Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne gidebilirsiniz. Yanınızda aşağıdakilerin bulunması gerekiyor:

(Koşu / Atletizm lisansı için yukarıdakiler yeterliymiş, ancak ben Triatlon dalı için başvurduğumdan, il müdürlüğünde yüzme bildiğime dair beyan formu da doldurdum. Duruma göre, müdürlükte gerekebileceği için yanınızda mürekkepli/tükenmez kalem bulundurmanızı öneririm)

Ankara Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nün adresı için http://ankara.gsb.gov.tr/ sayfasına bakabilirsiniz. Ben lisans başvurusu yaptığımda adres “Kıbrıs Caddesi No: 4 Kurtuluş / Çankaya / ANKARA” olarak yazıyordu. Ancak lisans başvuru ofisi o adresteki binanın tam karşısındaki “Ek Bina” girişinde. (Yani Ziya Gökalp Caddesi’nden Kıbrıs Caddesi’ne yokuş yukarı çıkarken yaklaşık 100m yukarıda solda – Otomobille gidecekler için bir uyarı: Bu bölgede park yeri bulmak zordur.)

Burasi nispeten yogun. Ayni islemleri 19 Mayis Spor Kompleksi yerleskesinden daha kisa surede yapabiliyoruz (2022)

Kapıdan girer girmez sağdaki vezne görünümlü ofis, lisans ofisi. Seslendiğinizde bir memur gelip sizden evrakınızı alacaktır. Eğer ciddi bir yoğunluk yoksa işlemler 10dk gibi bir sürede tamamlanabiliyor burada.

İlerleyen zamanda web siteleri ya da prosedür değişebilir. Bu yazıya ilişik tarihi göz önünde bulundurunuz 🙂

NOT: Sokağa çıkma kısıtlamaları olduğunda dışarıda spor yapabilmek için lisansınızı aldıktan sonra, bağlı olduğunuz federasyonun il temsilciliğine danışabilirsiniz. İletişim bilgileri ilgili federasyonun web sitesinden bulunabiliyor. Ankara’da girdiğim bir güvenlik kontrolünde, görevli memur ferdi sporcu lisansımı gösterdiğimde izin yazısını da istemişti (tabii ki vardı, yoksa dışarıda ne işim var?). O tarih itibariyle pandemi ile ilgili kısıtlama genelgesi bunu gerektiriyordu zaten.

Share